Neo liberaller ve Gülen
Cemaati'nin ayrılmasından sonra AKP'nin aklı olarak nitelendirilebilecek kadro
iyice küçüldü. Kabinede elle tutulur sadece Ali Babacan gibi iş bilen 1-2
kişi ve Mehmet Şimşek gibi görev adamları kalmışken, medya ayağında ise
Meryemler Rasimler kaldı.
Siyaset yapmak, tamamen
entelektüellerle yapılamayacak bir şey olmasına karşın ( öyle olsaydı Altan
Öymen başarılı olurdu ), fikirleri doktrine yerleştirmek için entelektüel
akla ihtiyaç duyar. Doğru anlamda siyaset, bu doktrinlerin iyi hatipler, gerçek
liderler tarafından halka aktarılmasıyla olur. Salt hatipler ya da liderler ile
yapıldığında siyaset tamamen bir harekete dönüşür. Doktrinden azade bir
hareket, faşizmin tam karşılığıdır.
Özellikle 2011 seçimlerinden bu
yana karşımıza dikilen ağır faşizmin sebebini de, iktidarın artık bir akla
ihtiyaç duymayacak şekilde bir harekete dönüşmesine bağlayabiliriz. Son 2-3 yıldır
siyaset, tamamen anlık gelişmelere verilen tepkiler doğrultusunda, plansız bir
şekilde ilerlemektedir. Gezi olaylarında bir akıl tutulması yaşanmamıştır
aslında, açıkça bu protestolara akılcı cevap vermek yerine refleks
gösterilmiştir. Bugünkü yolsuzluk operasyonlarında da akıl yürütmek yerine
tercih refleks göstermek olmuştur.
Faşizmin tarihi boyunca yandaş
bulmaktan yana hiç sıkıntı yaşamamış olmasının sebeplerinden biri de budur.
Faşizm akıl yürütmekle uğraşmaz, en temel dürtülerimizden birini gerçekleştirip
etkiye tepki verir. Ve asla geri adım atmaz, atarsa aslına rücu etmiş olur.
Dünya üzerindeki tüm diktatörlükler, ilk geri adımlarından sonra
yıkılmışlardır. Biraz da güç sarhoşluğuyla gittikçe bu kanala giren AKP
yönetimi, bundan sonra asla geri adım atamayacak, gittikçe rejimi sertleştirmek
zorunda kalacaktır. Zizek'ten bir alıntıyla bitirelim:
"İnsanlar işler berbatken
isyan etmez. Devrimler, ayaklanmalar hiçbir zaman böyle başlamaz. Tersine,
hayat iyileşirken beklentiler artar. Fransız Devrimi, monarşi çok sert ve
acımasızken ortaya çıkmadı. Kral 1750’den beri güç kaybediyordu. Anti komünist
ayaklanmalar da öyle. 1956 Macaristan’ında liberal komünist başbakan Nagy İmre
zaten iktidardı. Açılma başlamıştı ama yetmedi. Bu sebeple Kuzey Kore’de devrim
olmayacak. Bu çok üzücü bir ders. Diktatörlere tavsiyem şudur: Sonuna kadar
acımasız olun ve asla geri adım atmayın."